29 Aralık 2017 Cuma

Bürokrasi Reformu


Ülkemiz uzun yıllardır kamu yönetim reformu ve kamu personel reformuna ihtiyaç duymaktadır. Değişiklik taleplerinin yönü farklı olsa da, bu alanlarda değişiklik yapılması hususunda bir ittifak vardır. 

Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönünde ortaya çıkan değişim iradesi ülkemizin içinde bulunduğu nazik siyasi koşullar nedeniyle rafa kaldırılmıştır. Bu fikri savunanların çoğu da fikrini değiştirmiş görünmektedir.

Kamu personel reformuna ilişkin ortaya çıkan performans odaklı yaklaşım ise her seferinde kamu insan kaynakları yapısını daha da karmaşıklaştıran yasal değişikliklerle son bulmaktadır.
Bu çalışmada kamu yönetimi ve kamu personel reformunu dikey kesen bir öneri üzerinde durulacaktır; bürokrasi reformu.

Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi Sihirli Bir Değnek Mi?
Türkiye üniter bir devlettir. Belediyelere verilen sınırlı yetkiler dışında politikalar hükümet tarafından belirlenmektedir. Hükümet politikaları devlet organizasyonu eliyle hayat bulmakta ve hizmet olarak halka ulaşmaktadır.


Hükümet politikalarının oluşturulmasında ülkenin ihtiyaçları ve vatandaşların beklentileri önemli bir yer tutar. En uzak köyde yaşayanların dahi ihtiyaçları ve düşünceleri politika belirleme sürecinde görmezden gelinemez. Hükümet politikaları, bakanlık merkez ve taşra teşkilatları vasıtasıyla en uzak köye bile ulaşma amacı taşır.

Reform düşüncesinin arkasında esasen kamu hizmetlerinin en etkili şekilde halka sunulması fikri vardır. Osmanlı’nın son yıllarında yaşanan sürekli savaşlar cumhuriyete yakın dönemde idari yapının işlerliğini anlamamızı zorlaştırmaktadır. Cumhuriyetin ilanından sonra (öncesinden çok farklı olmayan şekilde) Fransa devlet organizasyonuna benzer bir yapı meydana gelmiştir. Fransa’da 1982 yılında yapılan idari sistem reformunun benzerliklerimizi büyük oranda azalttığını da belirtmemiz gerekir.

Fransa’nın 1982 yılında giriştiği bu reform hamlesi halen arzu edilen sonuçları vermemiştir. Yerel yönetimler mali yönden büyük oranda merkezi hükümete bağımlıdır. Son yıllarda yapılan bazı kanun değişiklikleri reformdan geriye gidiş belirtileri göstermektedir.[1]

Ülkemizle ilgili tartışmaların düğümlendiği nokta, içinde bulunduğumuz hassas siyasi koşulların Fransa’dakine benzer bir değişimi gerçekleştirmenin önünde engel olduğu düşüncesidir. Bu tespit doğrudur ancak aynı zamanda alternatif reform girişimlerinin önünde büyük bir engeldir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar böyle bir değişim için müsait olsaydı da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, politika belirleme ve uygulama süreçlerinde sihirli değnek etkisi yaratmayacaktı.  Bu nedenle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekliliğini ifade eden tezler, az zahmetli ve ama aynı zamanda yüksek faydalar ortaya çıkaracak değişim taleplerinin önüne engel olarak konulmamalıdır.

21. Yüzyılda Merkez ve Taşra Ayrımı

Ulaşım ve iletişim olanaklarında yaşanan hayal edilemez gelişmeler merkez ve taşra kavramlarının yeniden değerlendirilmesini kaçınılmaz kılmıştır. 100 yıl önce Anadolu’nun bir yerinden diğerine gitmek üç gününüzü alabilirdi. Hatta kış aylarında bazı yerlere aylarca ulaşılamayabilirdi. 50 yıl önce bu sürelerin yarıya düştüğünü varsaymamız gerçeğe uzak düşmez. Bugün ise Türkiye’de hizmet veren 55 havalimanı sayesinde ülkenin bir yerinden diğerine en geç iki saatte ulaşılabilmektedir. Hızlı tren sayesinde Konya ve Ankara arasındaki mesafe en ağır kış koşullarında bile 1,5 saati aşmamaktadır. Dünya standartlarında ulaşım altyapısına ulaşmak için ülkenin her tarafında yapılan çalışmalar bütün hızıyla devam etmektedir. Durum böyleyken, geçmişin ihtiyaçlarına uygun şekilde belirlenen merkez ve taşra ayrımının, bugün hala geçerli olması alışkanlıklarımızdan başka bir argümanla açıklanabilir mi?

Merkez ve Taşra Ayrımının Ortaya Çıkardığı Sorunlar

Türkiye’nin merkeziyetçi bir devlet organizasyonu vardır. Devlet organizasyonun kalbi Ankara’da atar. Son yıllarda daha katılımcı yaklaşımlar ön plana çıksa da hükümet politikaları genel olarak bürokratların çalışmaları üzerinden siyasiler tarafından merkezde belirlenir ve politika belirleme sürecinde rol almayan taşra teşkilatları eliyle uygulanır.

Bu noktada sıkça duyulan bir eleştiri akıllara gelmektedir. Ankara'da yapılan heyecanlı ve güzel planlar taşrada uygulanamamaktadır. Hatta anlaşılamamaktadır. Bunun iki nedeni olabilir. Ya plan, strateji geliştirenler yerel dinamiklerin farkında değil ya da taşra yöneticileri bu plan veya stratejileri hakkıyla anlayıp uygulayacak yetkinlikte değildir. Her ikisi de doğrudur.

Sorun 1; Ülkesini Tanımayan Bürokratlar
Bilindiği üzere bakanlık merkez teşkilatlarında uzman yardımcılığından başlayan kariyer kadrolar mevcuttur ve uzman yardımcısı olarak göreve başlayan bir kişi müsteşarlığa kadar yükselebilmektedir. Devletimiz nitelikli bürokratlar yetiştirmek için uzun yıllardır kariyer pozisyonlarda yer alan kamu çalışanlarına birçok imkan sunmaktadır; hizmet içi eğitimler, yurt dışı yüksek lisans olanakları, uluslararası kurumlarda tecrübe ve bilgi kazanma vb. Bu çabalar sonucunda dünyayı tanıyan ama ne yazık ki;
  • Anadolu'yu tanımayan,
  • Düşünce ve uygulama arasındaki bağ kuramayan,
  • Yönetim kabiliyeti zayıf,
  • İnisiyatif alamayan,
  •  Heyecanını kaybetmiş,
Bürokratlar yetişmektedir.

Sorun 2; Niteliksiz Taşra İnsan Kaynakları

Çok sayıda personeli olan taşra teşkilatlarına bu sınırlı çalışmada il müdürleri üzerinden bakılmaktadır. Bakanlıkların taşra teşkilatlarında görev yapan il müdürleri üçlü kararnameyle atanmaktadır. Bu durum taşra teşkilatlarına verilen değeri göstermesi açısından önemlidir ancak atama usulünün ve kısır yerel çekişmelerin dışında bu pozisyonların önemi ve saygınlığı tartışılır vaziyettedir. Neden?

Yukarıda bahsettiğimiz merkez teşkilatının insan kaynağı yapısına ilişkin olumlu özelliklerden neredeyse hiçbiri taşra yöneticilerinde yoktur. İl müdürlerinin ezici çoğunluğu;

  • Yabancı dil bilmemektedir,
  • Yüksek lisans yapmamıştır,
  • Uluslararası tecrübeleri yoktur,
  • Hatırı sayılır bir lisans eğitimi almamıştır,
  • Yeni teknolojilere adaptasyonları zayıftır,
  • Yerel taassuplardan sıyrılamamıştır,
  • Kariyer hedefleri yoktur.

İki Sorun Bir Çözüm

Bakanlıkların teşkilat yapısında merkez ve taşra ayrımı ortadan kaldırılmalıdır. Merkezde uzman yardımcısı olarak göreve başlayan her bakanlık personelinin, kariyerinde uzman, daire başkanı, genel müdür yardımcısı, genel müdür, müsteşar yardımcısı, müsteşar olarak ilerlemek istediğini varsayabiliriz. Neden bu basamaklar arasında ilçe müdürlüğü, il müdürlüğü de olmasın?

Örneğin neden Tarım Bakanlığı’nda görev yapan bir uzman yardımcısı uzmanlık tezini müdür olarak görev yaptığı Bayburt’un Demirözü ilçesinde yazmasın? Orada edindiği tecrübelerle Ankara’da üç yıl uzman olarak görev yapıp veya yurt dışında yüksek lisansını tamamlayıp ardından Kars’ta il müdürü olarak görev almasın? İl müdürü olarak görev yaparken bakanlık politikalarının belirlenmesinde küresel vizyonu ve yerel tecrübeleriyle katkı sunmasın veya doğrudan görev almasın? Kars’ın ihtiyaçlarını bir telefonla daire başkanı olan yakın arkadaşına bildirmesin? Başarılı çalışmalarının sonucu olarak daire başkanı olmasın? Daire başkanı olduktan sonra karmaşık tarımsal üretim sorunları yaşayan bir ilimize, örneğin Ordu’ya il müdürü olarak atanmasın?

Demirözü’ne 15 km mesafede havalimanı yapım çalışmaları devam etmektedir. Kars havalimanının merkeze uzaklığı 5,2 km’dir. Ordu’nun merkeziyle havalimanı arasındaki mesafe 18,6 km’dir. Diğer teknolojik gelişmeleri bir yana bıraksak bile başkente fiili olarak bir gün içinde gidip, çalışıp dönmek mümkündür. Tersi de pekâlâ mümkündür. O halde Tarım Bakanlığı her yerdedir ve her yerde yetişmiş insan kaynaklarını görevlendirebilmelidir. Hem Demirözü, hem Kars, hem de Ordu bunu fazlasıyla hak etmektedir.

Bakanlık merkez teşkilatlarında kariyer pozisyonlarda çalışan insan kaynakları kendilerini gerçekleştirme, ülkelerini yakından tanıma ve yeteneklerini geliştirme fırsatını hak etmektedirler. Türkiye küresel bakış açısına sahip, ülkesini iyi tanıyan, yerel dinamiklerin farkında olan mücadeleci bürokratlara sahip olmayı hak etmektedir.

Bunu başaracak insan kaynaklarımız hâlihazırda mevcuttur. Yapılması gereken şey bürokrasi reformudur. Bürokrasi reformu yukarıda kısmen ifade ettiğimiz şekilde, daha etkin çalışmalar yapmak üzere insan kaynaklarının re organize edilmesidir.







[1] Fransa’da İdari Sitem ve Yerel Yönetimler, Yusuf Erbay
http://www.todaie.edu.tr/resimler/ekler/283285a9bc1ac2a_ek.pdf?dergi=Cagdas%20Yerel%20Yonetimler%20Dergisi

Hiç yorum yok: